“Bu yol nereye gider?” diye sorabilir insan.“Yolda ne gördün?” diye de sorar.
Daha doğuda olsaydık eğer, şu soruyu sorarlardı sana: “Yol nedir?”
Belki de ona, “Her gün bir yoldur” diye yanıt verirdin. Magma aylık dergi, her ay bir yoldur onun için.
Yola çıkan yola dönüşür. İyi yola çıkan iyi döner.
Kendi içinden geçmeyen hiçbir yol, gerçek yol değildir.
Tıpkı kendi içinde yapılmayan hiçbir tırmanışın tırmanış olmadığı gibi.
İnsan kendi dağına tırmanır, kendi keçiyolunu adımlar. Bu yüzdendir ki yol bitmez. Bu yüzdendir ki aynı yol yoktur. Likya Yolu değişir, sen değişirsin, haritadaki iz değişmez, ama sendeki izler değişir. Bu yüzdendir ki, Magma’nın yolcusu Altuğ Şenel, defalar defa yürür Likya Yolu’nu. Yolu en iyi bilenin en çok bildiği şey, aslında yolun bilinmediğidir. Likya Yolu asfalt değildir, yıkık Likya kalıntıları arasında tüm zamanlara doğru yürüyüşe geçer insan. Yol tüm zamanlara gidiyorsa yoldur. Aynı izlerin üzerine basar yolcu, aynı izi izler, aynı işaretleri gözler, ama yol aynı değildir. Sen değişirsin, dere tepe değişir, gök değişir. Seni aynı yola çeken his de zaten budur. Aynı yolun asla aynı kalmayan manzarası. Aynı kalsa bile sen onu yeni görmüşsündür. Çünkü sen aynı kalmamışsındır. Yaşam yoldur, bunu en çok yolda anlarsın.