Bir beldeyi imar etmek yalnızca mimarların işi değildir. Beldeler, o beldede yaşayanların manevi hâlleriyle kuvvetlenir, gerçek bir belde olur. Bu manevi halleri kuvvetlendirme işi, tasavvufta hizmet olarak karşılığını bulur. Gönülleri imar etmek ancak gönül hekimlerinin başarabileceği bir hizmettir. Türk kültüründe bu hizmete “fetih” denir. Zira fetih kelimesinin bir anlamı da “açmak”tır. Gönül hekimleri, gönüllerine girdikleri kimselerin kalplerini açarlar. Böylece manevi hâlleri kuvvetlendirir ve unutulmaz olurlar.
Şekerci Hüseyin Dede, Anadolu’nun manevi iklimi yüksek beldelerinden Manisa’ya tabiri caizse mührünü vurmuş, nice gönülleri imar etmiş bir mana sultanıdır. Tarihi Bedesten karşısında yer alan küçücük dükkanında fukaranın, garibin, hastanın derdine deva olabilmek için soluksuzca çalışmıştır. Kendisine gelen insanların yalnızca manevi değil, maddi sıkıntılarına da çözümler aramış, dünya-ahiret dengesini gözetmiş, bu anlamda tasavvufun hakikatine de ışık olmuştur. Avrupa’da ve Orta Doğu’da da tanınan Şekerci Hüseyin Dede, Halit Develioğlu’nun bu çalışmasıyla birlikte yeniden yâd ediliyor. Hizmetle geçen bir ömürden, tüm okurların kalbine muhabbet tohumları serpiliyor.