Joseph Fouché’nin adı, Fransız Devrimi’nin önemli dönemi ve Napoléon dönemi ile yakından ve ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır. Kariyeri nasıl zamanın büyük olaylarından etkilendiyse, büyük ölçüde kendi iradesinin açık izlerini de taşır. Zira Fouché, diğerleri gibi, Cumhuriyet’in kahramanlık çağında, Terör Yönetimi’nde, Direktuvar dönemi boyuncaki tasarıları ve entrikalarıyla, Konsüllük rejiminde içte denge ve dışta ihtişamla, İmpa- ratorluğun resmi görkeminde, ‘yüz gün’nün hataları ve yenilgisiyle ve son olarak Restorasyon’nu umutsuz Hükümetiyle – ki bu, kendi içinde politik uyum için hiç de küçük bir kanıt değildir – önemli mevkileri işgal etmekle kalmadı, aynı zamanda bu uzun ve sürekli değişen dramanın güçlü hareketinde etki ve güç kullananlardan biri de oldu.
Fouché’nin sahne ışıklarının tüm parıltısında sahneye nadiren çıktığı doğrudur. Ama dikkatimizi olayların akışındaki belirleyici mihenk taşına odaklarsak, ayrıntıların gelişme sürecindeki bir olumsuzluğun karanlık arka planında belirdiğini gördüğümüz gibi, sonunda onu da buluruz. Çünkü arka planda yavaş yavaş uzun, ince, köşeli bir figür, görünmez bir yüz, ölüm kadar solgun, bakışlarımızı kaçıran gözler ortaya çıkıyor. Robespierre’in diktatörlüğünün kumları azalmaya başladığında, onunla Kongre Salonu’nda perde arkasında karşılaşıyoruz. Brumaire darbesinde, sahnede önemli bir rol oynamasına rağmen, mühim bir aktör olarak onu yeniden görürüz. İmparatorluğun kuruluşunda, ücra bir köşede vazgeçilmez bir sahne yöneticisi olarak meşguldür. Napoléon’un Josphine’den boşanması için sessizce çalışır ve bu da zamanı gelince gerçekleşir. Birkaç yıl aradan sonra, 1815’te, şimdi bile arka planda yarı görünmez olsa da, olayların tam merkezinde aniden ortaya çıkar. Napoléon, gizli, kaçınılmaz bir kadere karşı olduğu kadar onun gizli etkisine karşı da savaşır. En nihayetinde Fouché gün ışığına çıkmaya cesaret eder ve bir an için devlet gemisini Bourbonların yenilen gücünün limanına yönlendirmek için dümenin başına geçer. Ama bu figür, tıpkı peri masallarındaki muzip periler gibi, gün ışığına dayanamayacak gibi görünür; ön plandaki yerinden tekrar geri itilir ve sonsuza dek alacakaranlıkta kaybolur.