Ne zaman, bir yolculuk öncesi gar lokantasında oturup tren beklesem, o konuşmanın geçtiği masaya takılır gözlerim. Konuşulanlar, garın gürültüsünden arınır, yeniden yankılanır kulaklarımda. Yıllar sonra, “Yine hergün birbirlerinin aklından geçiyorlar mı?” Diye düşünürüm. Geçsinler isterim. Hemen arkasından geçmesinler isterim. Karar veremem bir türlü. Yavaş yavaş garı terk eden trene sallanan bir el belirir peronda. O yüzden midir yolculuğun içinde taşıdığı hüzün? Bilemem.