Modern Arap Edebiyatı’nın en büyük temsilcilerinden Abdurrahman Münif’ten Ortadoğu’nun yıllardır değişmeyen siyasi atmosferine ilişkin çarpıcı bir eser. Münif’in tüm renkleriyle betimlediği Orta Doğu’da geçen roman, cezaevinde gördüğü işkenceler sonucunda sağlığını kaybetmiş Recep’i tedavi için Avrupa’ya taşıyan bir gemide başlar. Entelektüel bir muhalif olan kahramanımız beş yıl cezaevinde çeşitli işkencelere maruz kalır. Münif bu romanı ile bir mahkûmun gözünden özgürlüğü, yıllarını cezaevinde geçirmiş bir Doğulu’nun bakışıyla Batı’yı görmemizi sağlıyor. Arap toplumunun sosyal ve bireysel yaşamına dair sadece edebiyatın bizlere verebileceği bilgiler ise paha biçilmez.
“Susuyordum... Fakat dış dünya kafamda bir ateş topu gibi koşmaya devam ediyordu... Bu dünya gerçekten var mı? İnsanlar hala sinema kuyruğuna giriyorlar mı? Gülüyorlar mı? Bahçelerde oturuyorlar mı? Arabalar! Hala caddelerde ilerlemiyorlar mı? Satıcılar, bakkallar ve müzeler? Ah ne çok özledim müzeye gitmeyi, ya kadınlar?
Kadınlar büyük şehirde binlerce, on binlerce, her bir kadın çılgınca ve sıcak bir dünya...”