Divan şiiri metinleri üzerine yapılan açıklayıcı çalışmalarda gazelleri konu alan şerh çalışmalarının diğer nazım şekillerine üstünlük sağladığı söylenebilir. Kasîde, kıt‘a, rübâî, terkîb ve tercî‘-i bend v.b. nazım şekilleriyle yazılmış şiirlerle ilgili şerh çalışmaları mevcut olsa da dikkatli bir bakış bu çalışmalarda öne çıkan nazım şeklinin gazel olduğu fikrini verir. Dîvanlar ve divanlardan seçmeleri konu alan şerhlere (Prof. Dr. A. Nihad Tarlan: FuzûlîDîvânı Şerh; Prof. Dr. Ali Alparslan: Ahmedi, Kadı Burhaneddîn ve Şeyh Galip Divanlarından Seçmeler; Prof. Dr. Haluk İpekten: Fuzûlî, Bâkî ve Şeyh Gâlip: Hayatı, Sanatı, Eserleri ve Bazı Şiirlerinin Açıklamaları) kasidelerin dâhil edilmeyip çalışmanın gazellerle sınırlanması da bu fikri doğrular mahiyettedir. Farklı araştırmacılar tarafından Kasîde-i Bürde ile su,kerem, güneş, gül, sünbül, hançer v.b. kasidelerinin şerhi yapılmış olsa da bu çalışmaların sayısı gazel şerhleriyle ilgili görüşümüzü değiştirecek oranda değildir.
Gazel şerhlerinin diğer şekillerle yazılanlara üstünlük sağlaması –kanaatimizce- gazel nazım şeklinin iç yapısıyla ilgili bir durumdur. Eski Türk Edebiyatı nazım şekilleri içerisinde gazelin diğer şekillerden farklı bir havası, samîmî ve coşkulu bir doğası vardır. Gazel, şairin gönlüne doğan esini sakınca ve çekince hissetmeden satırlara döktüğü nazım şeklidir. Kasîde, kıt‘a, rübâî, tuyuğ, terkîb ve tercî‘-i bend gibi şekillerle yazılan şiirlerde şair az ya da çok kendini sınırlayıp şeklin kuralları ve türün özelliklerine uyma mecburiyeti hissedebilir. Bu bağlamda, kasidede övgüyü, kıt‘a, terkîb ve tercî‘-i bendde övgü ve yergiyi, rübâî ve tuyuğda kısa ve özlü ifade ile ima, fikir ve hayali, mesnevide olay zinciri ve hikâyeyi önemserken sözlerinde yeterince samîmî olmayabilir. Ama gazel, şairin gönlündeki bikri ve aklındaki fikri kısıtlama ve sınırlama endişesi duymadan coşkulu ve samîmi bir tarzda mısralara döktüğü nazım şeklidir denilebilir.