“Kendisinden çok uzak olmayan bir yerde, o karanlık gecede ölüm meleğine dönüşmüş bir insanın var olduğu düşüncesiyle uykuya daldı; o insan, sonsuzluğun sırrıyla, sonların en kaçınılmaz olanıyla bir an kucaklaşmış ve mutlak görevini yerine getirmişti: Öldürmüştü.”
Uyuşuk Toscana şehri Valdenza sıra dışı bir cinayetle altüst olur.
Cinayet gerekçesinin ilk bakışta tutkudan kaynaklandığı düşünülür, ancak birbiriyle çelişkili pek çok durum, davayı üstlenen deneyimli Komiser Casabona’nın aklını kurcalar. Üstlendiği meslekte uzun yıllar geçirmiş olmanın verdiği duygusuz ve mesafeli tavrına rağmen güçlü bir sorumluluk duygusuna sahip Casabona anlamakta gecikmez: Bu cinayet, bir ölüm girdabının, akıldışı ve sıkı kuralları olan bir seri katil tarafından belirlenmiş tehlikeli bir oyunun sadece başlangıcıdır. Biri ona meydan okumaktadır ve Casabona’nın bunu kabul etmekten başka çaresi yoktur.
Komiser, başını döndüren iş arkadaşı Cristina Belisario’nun yardımıyla, olayları çözmeye çalışacak ve bunu yaparken, kendi eylemlerinin beklenmedik sonuçları karşısında insanın çaresizliğini derinlemesine düşünmesi gerekecektir.
“Her Günün Derdi Kendine”, Antonio Fusco’dan kaçırılmayacak bir roman. Komiser Casabona ise akıllardan çıkmayacak bir karakter.