Otonom Silah Sistemleri: Bir Uluslararası Hukuk İncelemesi
Uluslararası hukuk ne kadar hukuk? Sahi, uluslararası hukuk var mı? Pek bir etkisiz değil mi?
Uluslararası hukukçuların sürekli maruz kaldıkları bu gibi soruların sayısını arttırmak elbette mümkündür. Bu çalışma uluslararası hukukun varlığı veya etkinliği ile direkt olarak ilgili değildir. Bununla beraber, uluslararası hukukun varlığını sorgulatan ve genellikle de yapanın yanına kâr kalan şiddet eylemlerinin artmasına neden olabilecek bir gelişmeyi incelemek, hukuken ele almak amacındadır. Dikkat çekici mahiyeti gereği, uluslararası hukukun varlığını dahi sorgulatan birtakım ihlallerin gözlendiği, hem de maalesef sıklıkla yaptırımsız kaldığı, kuvvet kullanma genel alanına ilişkin bir çalışmadır.
Bu gelişme ise uzunca bir süredir devam edegelen otonom silah sistemleri tartışmalarıdır. Bu, çok kutuplaştırıcı bir tartışma olarak kendisini göstermiştir. Bir tarafta uluslararası sivil toplum örgütlerinin öncülük ettiği yasaklama yanlısı bir kampanya; diğer yanda ise büyük bir hızla otonom sistemleri geliştiren devletler, güçlü devletler! Şu an için nihaî bir sonuca ulaşılmış değildir, tartışma devam etmektedir ancak meselenin hangi noktaya evrileceği ve nerede duracağı, gelecek uluslararası siyaset dünyasında şiddetin derecesinin belirlenmesi/sınırlandırılması ile yakından ilgili olacaktır. Kanaatimizce, bu silahların herhangi bir kısıtlama vs. olmadan önü açılırsa, bunlar güçlü devletler arasında dengeli, istikrarlı bir alan yaratırken; güçsüz devletlere karşı şiddet kullanımını kolaylaştıracaktır. Bu ise sömürü, tehdit ve şiddetin artmasından başka bir anlam taşıyamaz.
Konunun bir başka hususiyeti de bir uluslararası hukuk metninin çıkması veya çıkmamasına ilişkin tartışmaların canlı bir şekilde gözlemlenmesi olanağının bizlere tanınmasıdır. Bu, şüphe yok ki hukukun yaratılma sürecine ilişkin değerli bir tecrübedir. Hukuka ait idealist yaklaşımlarımızı reelpolitik vasıtasıyla zenginleştiren; siyaset/hukuk dikotomisini yıkarak siyasetin belirleyiciliğini öğreten süreçler esasen yaşanmaktadır. Bunların her biri çok kıymetli kazanımlardır. Konuyu incelerken elbette uluslararası hukukun metodolojik sınırlamalarını kabul ederek incelemeye devam edeceğiz. Ancak hukukun siyasal mahiyetini ve uluslararası hukukun devletler eliyle veya katılımı ile yaratılan, geliştirilen bir normatif alan olduğunu da aklımızda tutmaya çalışacağız.
İncelemem esnasında bana destek olan kıymetli meslektaşlarıma teşekkür etmek isterim. Mustafa Can SATİ, Adem ÖZER, İsmet BAŞKAYA bana çok değerli kaynakları göndermişlerdir. Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Hukuk Anabilim Dalı'nda beraber uyumla çalıştığımız Prof. Dr. Elif UZUN, Ar. Gör. Mukaddes KORKMAZ SÜRER, Dr. Figen TABANLI ve Dr. Nergiz EMİR'e de destekleri için teşekkür etmeliyim. Yine, Prof. Dr. İbrahim KAYA ve Prof. Dr. Recai DÖNMEZ ile Dr. Olcay IŞIK ve Dr. H. Derya ORMANOĞLU'na ilgileri için müteşekkirim. Tam da burada hususan Dr. Bahadır Bumin ÖZARSLAN'a örnek insanlığı ve ciddi akademisyenliği için şükranlarımı arz etmek de şahsî bir borcun keyifli bir ifası olacaktır.
Basım aşamasında özverili çalışmaları ile bütün problemleri kolaylıkla çözen Nisan Kitabevi çalışanlarına ve özellikle de Ahmet ÇELİK'e teşekkürlerimi sunuyorum.
“Önce refik” demişler! KARAASLAN ve KARAKOCALI aileleri, bu süreçte desteklerini en çok hissettiğim insanlardı. Sayelerinde süreçten daha az yıpranarak çıktığımı hissediyorum.
Elbette her şeyimi aileme borçluyum. Onlardan çaldığım zamanlar için kendilerine bir de özür borçluyum, elbette. Zeynep, Nilüfer ve Güzin! İyi ki varsınız!
Bu kitap dürüst bir çalışmanın ürünüdür. Ancak mükemmel olmadığının da farkındayım. Bütün bu desteklere rağmen metinde kalan her türlü hata elbette şahsıma aittir. Faydalı olması en samimi dileğimdir.
03 Şubat 2022, Odunpazarı, Eskişehir
Doç. Dr. Gökhan Güneysu