Ona Öfkeli Tanrı diyorlardı. Bana kalırsa kalpsiz bir prensten fazlası değildi. Yaptıklarından sonra ona karşı hissedebildiğim tek şey kindi. Ailesi bu kasabayı, polisi ve burada yaşayan her vatandaşı avucunun içinde tutuyordu. Her hafta sonu başka kızla takılarak, kalpleri ve burunları kırıp kuralları yıkarak yaşasa da bir şekilde okulda bana zorbalık yapacak zamanı bulabiliyordu. Var gücümle ona dayanarak liseden mezun olacağım günü iple çektim. Oysa okyanus ötesine kadar peşimden geleceğini hiç düşünmemiştim. Ama işte buradaydı; bir stajyer, savurgan bir heykeltıraş ve lanet bir dâhi olarak benimle birlikte Londra’nın eteklerindeki bu karanlık, heybetli kaleye taşınmıştı. Carlisle Hazırlık Okulu’nun perili olduğunu söylerler. Haklılar. Ama burası aynı zamanda ikimizin korkunç sırlarını da saklıyordu. Vaughn geçmişindeki hayaletleri öldürebileceğini sansa da bilmediği bir şey vardı. Öldürdüğü şey benim kalbimdi.