Dolunay, Bedir, Mıstık ve L.... Sema Aslan, Dolunay’ın ışığında onların ve diğerlerinin zorlu yaşam deneyimlerinde iz sürüyor. Her biri dallarından düşmüş kozalaklar misali uzakta ve yalnızken bile yapraklarını açabilme gücünde... Her biri diğeriyle hayatta ve her biri var olabilme mücadelesinde... Bomonti’nin ara sokaklarında mutsuz bir ev... Karanlık koridorlara taşınan sırlar... Paşa’dan kaçıp kendi hikâyesini anlatmaya çalışan Çiçek... Yalnız bir annenin, sevgilisini kaybeden L.’nin ve devletin eli Paşa dedenin hikâyeleri iç içe geçiyor Kozalak’ta. Göz önünde olan ama bilinmeyen hayat hikâyelerini içeriden anlatan, sevginin gücüne, aşkın sınırsızlığına dokunan, dramları anlatırken bile gülümsetmeyi başarabilen bir ilk roman. "İçim insan dolu benim, içim gerçeklerle, gerçek insan hikâyeleriyle dolu. Onlar gibi uydurukçuluk yapmıyorum; ses veriyorum. Dile gelmek isteyen hikâyelere ses veriyorum ki, önünü arkasını bilsin bu kalabalık. Bu cahil kalabalık. Cahiller, uydurukçular. Hepiniz üşüyeceksiniz, hepinizin ayağını toprak örtecek. Kıyametiniz kapıda...