Bozkırdan Hanedana
Masalım, ıssız limanlara ulaşşın!
Başım önde "Doğrudur bozkırın kadını" diyeceğim ona.
Kendi içimde yeşillenmesini istediğim bu düşün, başka uykularda peyda olacağını bilmenin acısıyla; bir Söğüt akşamı, soğuktan üşümüş ellerimi kendi kanımda gezdireceğim. Babamı düşüneceğim o an, babamın da babasını... Silsileler halinde.
Yakup Peygambere varan o hüzünlü, o kederli halkımı düşüneceğim. Bambaşka bir halk, sağlıklı bebekler yetiştirirken içinde; atalarımın sakat doğmuş, cılız çocuklar gibi duran acıklı yazgılarını düşüneceğim. Mısır'dan kaçan Musa'yı ve o kadim zamanlarda cennetin anahtarlarını elinde tutarken birdenbire ihanete ve lanete bürünen, gözden düşen iblisi düşüneceğim.
Söğüte deli gibi kar yağarken, ben halkıma rahmet ve esenlik ve toprak vaat eden Musa'nın aksine ihaneti seçeceğim.
Bizim uykularımız basılmıştı en çok o gece vakitleri ve en çok bizim, salyalar ve sümükler içinde yapış yapış duran, gözünü tek bir yeryüzü sabahına bile açmayan oğlan çocuklarımız öldürülmüştü. "Serinlik, susuzluktan kırılan Kayı'nın hakkıysa; zafer de, atalarına çoğalmak asırlar boyunca yasaklanan bana vaat edilmiştir." diyorum. Kayı'nın kadını bana bakıyor,başımı iyice eğiyorum. Gülümsüyorum.