Bu hikâye yarım kalan hayallerin zamana geç kalmışlığıyla başlar. İnsanın hayatında öyle anlar yaşanır ki, yaşama dair bütün umutlarını yitirdiği dibe vurduğu zamanlarda yaşamın anlamsız olduğunu düşünerek yaşamanın sadece nefes alıp vermekten ibaret olduğunu düşünüp bütün umutlarımızın karanlıklara büründüğü anlara şahitlik ederiz. Takvimin akıp giden sayfalarının arasında ölüme eşlik eden bir bedene dönüşür insan. İçimizi karamsarlıklar, yıkılmışlıklar, umutsuzluklar kaplar yüreğimizi hayallerimizi karartır puslu ve sisli bir iklime dönüştürür, yaşamaktan vazgeçmenin kıyısına gelir insan son noktada.
En karamsar anlarımızda bile umudumuzu yineleyerek yaşama var gücümüzle sarılarak devam etmemiz gerektiğini anımsatan en güzel hayat hikayemizdir. Bu karanlık sisli puslu iklimin zamanı geldiğinde dağılacağını karanlıkların aydınlanacağını kara bulutların hızla akıp gideceğini puslu iklimin ardında güneşin yeniden pencerenize doğacağını düşünerek yeni başlangıçlara merhaba diyeceğimizi içsel iklimimizin bahara dönüşeceğini anımsayarak yolumuza devam edeceğiz. Yaşadığımız sürece her nefes alışımızda içimize umudu dolduracağımızı doğacak her yeni güne umudu taşıyacağımızı güzelliklerle dolu günleri düşleyeceğimizi ve bu düşsel yolculuğun bizleri her daim aydınlığa çıkaracağını özümseyerek direnmeye dayanmaya ve mücadele etmeye kararlı bir şekilde devam ederek ayakta kalmaya gayret göstererek yaşam penceremizi her zaman umuda açık tutacağız.
Bizimde penceremize bir sabah güneş doğacak ve içimizdeki sevgi pınarlarını canlandıracak güneşli ufuklara yelken almamıza yardımcı olacak.