Arkadaşa ihtiyacı olmayan Oflu Hayriye’ye köpeği yetiyordu. İri hayvan sokaktan geçenlere havladığında Hayriye’nin hayata, insanlara olan öfkesine tercüman oluyordu. Acımıyordu bu insanlara. Gereksiz bir tebessümle kendi kendine konuşanlar, hâlinden memnun boş boş bakınanlar, yanındakiyle laflayarak yürüyenler, keskin havlamalarla irkiliyor, dünyanın o kadar da güvenli bir yer olmadığını, hep tetikte yaşamak gerektiğini hatırlıyorlardı. Yoldan geçenlerin ürkmüş suratlarını görünce Hayriye kocasının karşısında yamulan kendi suratını hatırlıyor, onları korkutan köpeği kontrolü altına alınca teselli buluyordu. Şu ürkmüş yüzlerle kendi yüzü arasında bir benzerliğin olmadığına o anlarda kanaat getiriyordu.
Oflu Hayriye’nin Köpeği, hayatın içinde saklanmış olan mizah kırıntılarını incelikli bir dille ortaya çıkarıyor. Saliha Şahin sadece mizahı bulmakla kalmıyor, onunla birlikte çıkagelen hüznü yakalayıp neşenin yanına yerleştiriveriyor. Gülmekle ağlamak ayrılmaz iki parça hâline geliyor o zaman. Sahici oluyor hayat.