“Yaratıcı her zaman devrimci olan neyse onun yanında yer almalı, ama hiçbir zaman devrimciler gibi olmamalıdır. Devrimcilerle aynı dili konuşamaz ya da aynı siyasi çevre için çalışamaz.”
Adonis
Üç tektanrılı dinin bir arada yaşadığı Kudüs’ü, kadim tarihiyle güzel bir şehir olması gerekirken günümüzde dünyanın en insanlık dışı, gaddar şehirlerinden biri diye niteleyen Adonis bir tür meydan okuma eylemi olarak şiiri bırakma kararı aldığını fakat tektanrılı tanrıçaların şiirden emekli olmasına izin vermediğini söylüyor.
Sufizmi gerçeküstücülükten ve varoluşçuluktan daha derinlikli bulan Adonis, Sufizmin devrimci bir düşünceyle ilişkili olduğunu vurguluyor: “Başkası bendir, ben başkasıdır. Kendime doğru bir yolculuğa çıkarsam başkasından geçmek zorundayım.”
Arap dünyasının yaşayan en önemli şairi Adonis’ten başkası olabilmeyi sesleyen, kadim şehrin müziği: Kudüs Konçertosu.
Hayatın içinde hayat yok, ey Meryem,
hayat ancak suretin içinde,
kim selam verecek yarın sana,
sarılıp kardeş olduğun bu karanlıklar içinde?
göğüs kafesinden çıkan söz faresi,
iki duvarı arasında: ağlamanın ve ağlayanın,
gelir ve gider tarihin treni.
Niçin yalan söylüyorsunuz ey yıldızlar, niçin?