Mezrada beş on kadar hane kalmıştı. Bu yerde bir ev, yaşanmışlıkları hatıralarda bırakarak, sabah güneşini görmeden karanlıklara gömülecekti. Bu ev; sırtı sıra dağlarla örülü, toprak damlı, tek katlı kerpiç bir evdi. İçeridekiler, dışarıdaki tehlikeden habersiz son uykularını uyuyorlardı. Biri hariç...
Gecenin karanlığından daha kara iki kişi, gölge gibi sessizce iki siyah attan indiler. Gözleri zindan karanlığı ve sırtlarında soğuk tüfeklerle yavaş yavaş yaklaştılar kerpiç eve. Gece yüzlü karanlık adamlar işlerini diğer evlere duyurmadan çabucak yapmak için hançerlerine sarıldılar. Hançerler kınından çıktığında kırık bir ayna gibi gecede parladı. Ardıç dalına tünemiş bir Dodık Kuşu gördü cinayeti.
"Öldürüyorlar, öldürüyorlar!