“İster bir bilim adamı ister başka bir şey olarak ne yapıyor olursanız olun, işe her zaman gündelik hayata ilişkin sorularla başlarsınız” diyor Georg Lukács. Bu yerinde uyarıyı sorgulamalarının merkezine koyan Michael Gardiner, elinizdeki çalışmasında, gündelik deneyimlerin sınırlı bir tasviriyle yetinmiyor sadece, gündelik hayatın dayattığı sınırların ama aynı zamanda sunduğu özgürleşme fırsatlarının da izini süren bir karşı-gelenek içerisinde konumlanarak, gündelik yaşam dünyasının layıkıyla kavranışını gerçekten eleştirel ve dönüştürücü bir bilginin doğuşuyla eşleştiriyor.
Bu çerçevede, mevzu bahis karşı geleneğin en önemli figürleri Gardiner’in maharetli tasnifi ve yetkin analizleri ışığında okuyucuyla buluşuyor:
- Sürrealistlerden Henri Lefebvre’e, oradan Sitüasyonist Enternasyonal ve Michel de Certeau’ya kadar gündelik hayatın Fransız teorisyenleri;
- Agnes Heller’in rasyonalite, etik ve gündelik hayat arasında kurduğu ezber bozucu ilişki; - Mikhaïl Bakhtin’in “karnaval”ı ve “aleladelik” tahayyülü;
- Dorothy E. Smith’in feminist perspektifinden gündelik hayat…
Çalışmadaki eleştirilerin gücü Lukács’ın baştaki uyarısını bir kez daha teyit etmekle kalmıyor, gündelik hayatın incelenmesi ve teorileştirilmesine ilişkin alternatif ve çoklu stratejiler de sunuyor. Bu vesileyle, Türkiye sosyal bilim alanının ne yazık ki kör noktası olmuş bir alanda ilk tırpanlamayı gerçekleştirebilmek için gerekli araçları da sağlamış oluyor.