“Parlak renkler giyiyor, bu bedende olduğum için özür dilemeyi reddediyorum.”
Alicia Kettle, namı diğer Balkabağı, küçüklüğünden beri kilolarından kurtulmak için büyük çaba sarf etmekte, zayıf olacağı bir geleceğin hayalini kurmaktadır; öyle mutsuz ve yalnızdır ki, “hep cenazeye gidiyormuş gibi” görünür. Fakat bir gün, renkli çoraplar giyen koca gözlü bir kız –Leeta– onun rutinini de düşüncelerini de değiştirecektir. Leeta aracılığıyla bir kadın kolektifiyle bağ kuran Balkabağı’nın yaşadığı dönüşüm süreci, Amerika ve İngiltere başta olmak üzere Batı metropollerini sarsan “Jennifer” eylemleriyle de kesişecektir. Erkek egemen sistemin kadın bedenini ve cinselliğini metalaştıran, onu yalnızca seks nesnesi olarak gören yapısında büyük gedikler açmaya başlayan bu eylemlerin kimler tarafından yapıldığı bilinmemekle birlikte, cezalandırılan kişilerin üzerinden çıkan kâğıtlarda “Jennifer” yazmaktadır. Şiddetin dozunu giderek artıran “Jennifer hareketi”nin eylemleri, artık kadınlara ve çocuklara yönelik şiddete, taciz ve tecavüze karşı intikam saldırılarını da içermeye başlamıştır. Erkek egemen sistem, pimi çekilmiş bir el bombası gibi patlayan bu yıkıcı öfke karşısında diken üstündedir. Sıfır Beden Cehennemi, son yıllarda hızla yayılan beden, estetik, moda ve diyet ekonomisiyle; taciz, tecavüz ve çocuk istismarı gerçekliğiyle hesaplaşmaya girişen radikal bir metin olduğu kadar, sistemin dayattığı güzellik algısına sert ve etkili bir itiraz olarak da okunabilir.