"'Fal ve Gül' Seyhan Erözçelik'in kitabının adı bu olmalıydı; hiç ilgisi olmadan Yahya Kemal'in '(zil), şal ve gül'ü çağrıştırsa da...
'Fal', elbette kahve falı, hazır ve verili bir gerçeküstü görüntü sunar: Balığın üzerinde uçan horozlar; tek boynuzlu insanlar; başlarından aşağı ayışığı dökülen kadınlar... Seyhan, faldaki görüntüleri zarafetiyle estetize ediyor... Falın şiire dönüşmesi!
Dahası, verili fal söyleminden de fragmanlar ('size bir kısmet var', 'üç vadede yol görünüyor', 'yüreğinizde bir sıkıntı var, ama ferahlık gelecek') göz ardı edilmeden, falın şiire dönüşmesi sürecine eklemleniyor.
Seyhan geçmiş, şimdi, gelecek ve alınyazısı ('kader' veya 'keder') ile, hayatın bize gerçeklikmiş gibi verildiği söylenen 'dünya'da gerçeküstünden öte bir şey olmadığını mı bildiriyor bize? Öyle olmalı - fal imgelerinin gerçeküstücülüğü ile klasik fal söyleminin sıradanlığının alegorisi, hayatın sıradanlıkla hayal arasında sıkışıp kalmışlığını imliyor. 'Gül', Seyhan'da bir kurtarıcı: Her şey olabilen ya da her şeyin üstesinden gelebilen bir ikon. Sıradanlıkla hayal arasına sıkışıp kalmışlıktan kurtaran bir ikon! Gül'e mucizevi, mistik (belki de Tanrısal?) bir iktidar atfediyor Seyhan.., Gül'ün, bizi her şeyi yapabilerek değil, her şey olabilmeye doğru dönüştürecek iktidarı. Gül ve
Telve'de üç yol görünüyor:
Üçü de Gül yolu!
Üç vadeye kadar: Gül gelecek o yollardan.
Ve bizi kendine çıkaracak..."
-Hilmi Yavuz