Kurtuluş teolojisi, Gustavo Gutierrez’in belirttiği gibi “birçok insanın erken ve adaletsiz ölümü” gerçeğine dayanır. Kurtuluş teologlarının kitapları ve makaleleri ne kadar sofistike görünse de teolojiyi işler hale getiren şey, deneyimler ve bunun içinde çabalayan insanlardır. Yüz binlerce köylünün, nesillerdir ailelerinin işlediği topraklardan, dış borçları kapatmak ve uluslararası ekonomik büyüme gerekçesiyle çıkarıldığı ve çoğunun büyük şehirlerin gecekondu bölgelerine sürüldüğü bir ortamda kurtuluş teolojisi doğmuştur. Bu nedenle, kurtuluş teolojisinin başlangıç noktası, kut-sal kitaptan çıkarılan anlam ve gelenek değil, gecekondu bölgelerindeki yaşam ve toprak mücadelesi, temel haklardan yoksunluk, ölüm mangaları ve mültecilerin parçalanmış yaşamlarıdır.Gustavo Gutierrez’in söylediği gibi: “Latin Amerika’daki soru, olgun bir dünyada Tanrı’dan nasıl bahsedileceği değil, bundan ziyade, insani olmayan bir dünyada Tanrı’nın nasıl ‘baba’ ilan edileceğidir. İnsan olmayan birine ‘sen Tanrı’nın evladısın’ demek ne anlam ifade eder ki?”Kurtuluş teolojisinin temsil ettiği misyon, belki de teolojik geleneğin en çok rahatsızlık duyduğu şeydir: Yoksulların ve dışlanmışların, hermenetik yorumlarda bir ayrıcalığı vardır, bunun sonucu ise Kilisenin ve akademinin ayrıcalığını yitirmesidir.Christopher Rowland