Sema Bayar, Vakitsiz Ölüler Yurdu’nda alacaklısı olduğu yaşamın peşine düşenleri, kendi hikâyesine yer açmak için canhıraş uğraş verenleri, kimsesizliği muska gibi boynunda taşıyanları anlatır. Her biri, ölümü bölüşmek için kendi yolundan gider ve bütün hikâyeler yeterince anlatıldığında mutlak hakikate, ölüme varır. Bütün ölümler vakitsizdir.
Cesur ve şiirsel bir dille örülen öyküler, gerçeküstü bir atmosfere çeker okuru. Bayar, öykülerinde küçük insanların kederli yürüyüşünü takip eder. Tutuşan dalların, için için yanan taşların, ateşe atılan bez bebeklerin, yas tutan ardıçların arasında rüya ile gerçek iç içe girer; masalsı bir dünyanın kapısı aralanır: Karakoncoloslar çatıları mesken tutar, upirler âdem etiyle beslenir, ecinniler gölgelerde oynaşır. Cümle şer taifesi tetiktedir. Ama asıl tetikte olan insanın ipe sapa gelmez kalbidir. Bayar, kalbini dinleyenlerin, günaha bata çıka ömür sürenlerin, nedamet duymayanların, boyun büküp eşiklere baş koymayanların hikâyesi ile karşı karşıya bırakır okurunu. Kaybedenlerin içine düştüğü o şerefli mağlubiyetin koynunda derin bir uykuya dalar kahramanlar. Şefkate muhtaç ruhların, mezar artıklarının, doğmuş olmanın sancısını çekenlerin öyküsü anlatılır. Vakitsiz Ölüler Yurdu, okurunu yer yer karanlık ormanlara çağırırken, anlattıkça burada olmanın ağrısını hafifleten öyküler sunar.