"Bilmek istediğimiz, hep aradığımız cevaptır: Bütün evrenin yaratılış sebebidir Aşk!"
Tanrı’nın yeryüzüne bahşettiği en güzel kadındı ve lanetlenmiş
gizemli bir ruhtu Umay...
* * *
“Yıldızlarla yıkanmış bir gecede, kızıl alaz bir ateş... Etrafına oturmuş dört karanlık gölge, biri de ben... Elimi kaldırsam önüme, ateşin gizine bir siyah perde sadece. Bir yanımda bir adam, diğer yanımda bir kadın, karşımda o... Görmüyorum, göremiyorum ama ta oradan yüzüme vurur gibi nefesi. Şemse Rumi, Cengize dünya, Hayyama şarap, Seyduna’ya Şahrud olmuş da gelmiş sanki. Gelmiş ateşin koynuna, benim karşıma oturmuş. Umay...
Korkum Umay, sevdam Umay... Yücelmem, küçülmem, ezilmem Umay... Hem herkes gibi, hem de ta içimde, ben Umay...”
* * *
Tesadüfen gibi görünen bir şekilde eline geçen kadim lisanlarla yazılmış arkaik bir elyazmasınm kendisini götürdüğü yere gitmekten yana hiçbir tereddüt göstermeyen akademisyen Kemal, evrenin yaratılış sebebini ve varoluşun kırılgan amacını belki de içinde barındıran o kitabın neyi simgelediğinin ilk başlarda farkına varmasa da, cesaretinin ve kararlılığının ödülünü gerçek aşkın mümkün olabileceğini en azından ümit etmekle alır ve elyazmasınm okuduğu her satırında zamanda aralıklı yolculuklara çıkarken okuyucuyu da insanoğlunun şimdiye dek peşine düştüğü en büyük arayışın öznesi haline dönüştürür: Bizim aslında ne olduğumuzun ve neyi bulmaya çalıştığımızın...
* * *
Çok az roman vardır uykunuz gelse de kapağını kapatıp ertesi gün devam edemezsiniz, çok az roman vardır sonunu bir nebze de olsa tahmin edemezsiniz. Umay hakkında bir söz söylemek, hiç görmeden gökkuşağını, hiç yaşamadan ayrılığı tarif etmek gibi olur.
M. H. Kan ile hayatınızın en fantastik yolculuğuna çıkmaya hazır olun.