Kurtarmak için kayıp ruhunu şehrin
Gizli, viran bir kapıdan giriyor
Erguvan kapısından
Başında erguvan tacı,
Erguvan giyinmiş,
Yaraları erguvan
Münkir bir keşişin gölgesinin ardından
Kutsal bilgeliğe doğru yürüyor
Eski bir elyazmasında karşısına çıkan bu dizelerin peşine takılan Rum asıllı Bizantolog Teo, Erguvan Kapısı’nı aramak için doğduğu şehre, İstanbul’a gelir. Teo’nun arayışı; devrimcilik günlerinde çok badireler atlatmış Ülkü’nün, derin devletin hem celladı hem kurbanı olan ve faili meçhul bir cinayetle öldürülen bir diplomatın kızı Derin’in, sol örgüt üyesi Kerem Ali’nin arayışlarıyla kesişecek ve Bizans surlarında sona erecektir. Kahramanlarıyla birlikte okuru da şehrin tepelerinde, varoşlarında, lüks sitelerinde; günümüzde ve Bizans döneminde gezdiren Erguvan Kapısı, bir İstanbul romanı olarak da okunabilir.
Oya Baydar’ın, “kimlik arayışı, ötekilik ve inancın korkunç gücü” üzerine olan bu romanını, eleştirmen Füsun Akatlı, “Çok düşünülmüş, ince ince hesaplanmış, hiçbir eksiği, hiçbir fazlası olmayan, ‘klasik’ tanımını hak eden bir roman” olarak değerlendirmişti.