Dik yamaçlara dikilmiş cılız meyve fidanları gibiydiler. Yapraksız ince gövdelerinden kimse anlamadı. Büyüyüp ne çiçekler açacaklarını, ne kokular yayacaklarını da... Gölgesinde ne misafirler ağırlayacak, hışırdayan yaprakları kimlerin içine huzur verecekti, kim bilir... Bir örnek siyah beyaz çubuklu kazaklar ve gri pantolonlarla dışarıdan bakan hemen anlar ve tanırdı 'yuva çocuğu'nu. Yuva çocuğu demek, büyüdüğünde yaşam tarzı, hayata bakışı, konuşma şekli, giyim kuşamı birbirinden ne kadar farklı olursa olsun, bütün farklıklarına rağmen gerçekten 'farklı' sevenler demekti.
Farklı sevenlerdendi Lülü de... Lülü belki kırıklar biriktirirdi minik yüreğinde, safça ve sevgi dolu bakan gözlerinde... Belki görür de bakışlarından anlarlar ümidini taşıdı hep. İçinde hiç bitmeyen bir özlemi vardı bilinmeyene, terk edene, mecburen bırakmak zorunda kalana. Bir de mücadelesi vardı. Başına gelenlerin sorumlusu kendisiymiş gibi 'karşısında' olan herkesle...
Lülü Devletin Kızı kitabı, yuva ve yurt çocuğu olan bir kızın, Lülü'nün, gerçek yaşanmış hikâyesini konu alıyor. Ayrıca duygularını, düşüncelerini, üzüntülerini, kederlerini, zorluklarla mücadelesini, hayallerini, umutlarını ve her şeye rağmen küçücük mutluluklarını da...
(Tanıtım Bülteninden)