“Anne” her şeyi anlayan, hisseden, bizi kucaklayan ve hayatımızdaki sorunlarla başa çıkabilmemiz için yapmamız gerekenleri bize en uygun şekilde gösteren...
Çocuk olmadığı dönemdeki iki kişilik ilişkiyi de unutmamak gerekir.
“Biz ikimiz çok iyi anlaşıyorduk aslında. Ne olduysa Melis doğunca oldu” cümlesi üzerinde durmak gerekir. Açıkçası Melis’in varlığı ile başa çıkamadığı için ilişki kümesini terk eden eşinizin, herkes gibi bir takım yaşamsal ihtiyaçlarının olduğunu hatırlamayan bir eş miydiniz diye merak etmiyor değilim. Melis’in doğumu ile ilişkinizin büyüsü bozulmaz, sadece ikili ilişkiniz üçlü bir ilişkiye dönüşür. Çoklu uyaranla başa çıkma, öncelikleri fark edebilme ve o anın ihtiyaçlarına göre iletişimdeki ihtiyacı karşılama becerilerimiz bir ilişkiyi olgunlaştırır, köklendirir ya da yıkar. Bazı durumlarda, gelişim problemi yaşayan bebeklerin anneleri bebeklerini kucaklarından bırakamazlar. Onun yaşadığı farklılığın ve güvensizliğin getirdiği kaygı ile yüzlerini bebeklerine gömerler. Ona bakarlar, bakarlar, bakarlar…
O anneler sadece bebeklerine bakarlar. Onlar için hayat ve zaman adeta durmuştur. Yıllar geçer ama anne hala bebeğine bakmakla meşguldür.
Annenin tüm algısı ve ilgisi değişmiş, ufku kaybolmuştur. Bebeğine bakmaktan başını kaldırıp da hayatına bakmaz. O anne, belki de bir ömür sadece kucağındaki bebeğe bakar ve o anne için hayat bebeğine bakarken akar.
Nesrin Dosdoğru