(Ders Notları)
Türkiye’de artık çok sayıda Stratejik Yönetim kitabı var. Bu kitap ile niyet edilen şey kuramsal olarak görece güçlü, örnekler olarak ise Türkiye merkezli, yani “yerel-milli” olmaktır. Çünkü Stratejik Yönetim sadece uygulamaya yönelik değildir. Düşünsel ve kuramsal olarak da zengin bir alana da denk gelir. Bu nedenle ders kitaplarında sadece uygulamacıların yaptıklarını betimlemek ve onların nasıl daha iyi yapılabileceğine dair sınırlı önerilerde bulunmakla yetinmek yerine aynı zamanda uygulamacılardan gelen veri ve bilgileri düşünsel ve kuramsal süreçlere tabi tutarak yeniden yorumlamayı ve yeni düşünsel keşiflerde bulunmayı da özendirmek gerekir.
Kültürel ve düşünsel etkileşimin bu denli yoğunlaştığı günümüzde kitapların “yerellik-millilik” kaygısı taşıması gerektiğini savunmak elbette güçlü gerekçelendirmelerle bezeli önermeler destesine dayandığında anlamlı olacaktır. Burada “yerellik-millilik” kaygısı, dünyayı okuma biçiminden örneklendirmeye kadar kitap içeriğinde Türkiye gerçekliğinin referans alınması anlamındadır.
Artık Türk şirketleri uluslararası arenada boy gösteriyorlar. Her hükümet kendi zenginini yaratmak için çaba sarf etse de hükümetlerden bağımsız ve rekabete dayalı bir piyasa Türkiye’de oluşmuştur. Dahası Türkiye’nin ekonomik faaliyet alanı 1980 öncesi olduğu gibi sadece iç pazar ile sınırlı değildir. 1990’lardan bu yana Türk kökenli firmalar hem dünyanın her köşesiyle uluslararası ticaret yapmakta hem de Doğrudan Yabancı Yatırım gerçekleştirmektedirler. Günümüzde Balkanlar, Kafkaslar, Türkistan, İslam ülkeleri, AB ülkeleri, Rusya, Çin, Afrika’ya kadar hemen her coğrafyada önemli ekonomik faaliyetlerde bulunan Türkiye kökenli firma bulunmaktadır. Bu da Türk yönetim ve iş yapma biçimine dair bulguların zenginleşmesi, Türkiye’de firma stratejilerine dair motiflerin eksik parçaları olsa da oluşmaya başlaması demektir. O halde Türk akademisyenler artık eserlerini ABD, Japonya, AB ülkelerinin devasa şirketlerinin sorunlarına çözüm arayıcı betimlemelerle değil, kendi ülke ve bölgelerinin gerçekliklerini yansıtan örneklerle donatmalıdırlar. Elbette bu diğer ülkelere ve küresel gerçeklere bigâne kalmak anlamına gelmez. Aksine, referans noktası olarak kendi gerçekliğini öncelemek ve bu gerçeklikten dünyayı okumak demek olur.
Amaç, ders notları şeklinde tasarlanan bu çalışmanın alacağı eleştiriler doğrultusunda evrilerek Türk bilim camiası, öğrenciler ve uygulayıcılar için bir kitaba dönüştürülmesidir.
Kitabı öğrencilerime adıyorum.
Eylül, 2016, Sakarya
Prof. Dr. Recai COŞKUN