Sokakta sürterek parlayan ışığı sezer Işık hızıyla yaşayan ruh gibi gezer
“Yazmak bir ömür ister. Ruhunla el ele verdiğin gün, başka bir hayata kenetlenirsin. Kalemini temiz tuttuğun
sürece yazı da yol da su gibi akar.”
80’lerin Ankara’sında hayatının taze baharını yaşayan bir delikanlı aşkta hüsrana uğrayınca kendini yazmaya
verir ve gerisi çorap söküğü gibi gelir. Yazmak hem ufkunu hem de başka bir dünyanın kapılarını açar.
Ankara’da başlayan yolculuk ardışık tesadüflerle Beyoğlu’nda konaklamaya varan bir gençlik serüvenine
dönüşür. Yuvadan uçan kuş, Dersaadet Bar’da toplanan başına buyruk kanatlı sürüsüyle mevsimlerden azade
bir göçmenlik yaşamına koyulur.
Erol Hızarcı, anılarından derlediği Beyoğlu’nda Son Bahar’da çürüyen bir toplumun içinde temiz kalmak için
direnen dostlarının hikâyelerini gülümseterek, bazen de hüzünlendirerek anlatıyor. Gelişigüzel izlenimini veren
ince kurgularıyla, bir batık adayı yeniden gün yüzüne çıkarıyor. Sonraki kuşaklar için kafa dengi bir göç
haritası ve sersefil bir konaklama yeri...
“Beyoğlu’nda Son Bahar” erken gerçekleşen hayallerin ve peşinden gelen hüsranların romanı...