Ekonomi biliminin uzun süredir üzerinde çalışmış olduğu en önemli konulardan biri olan ekonomik büyüme, klasik üretim faktörleri (emek, sermaye, doğal kaynaklar, girişimci) veya bunlardaki verimlilik artışıyla sağlanmaktadır. Fakat tarihsel süreç içerisinde, ekonomik büyümeyi belirleyen klasik üretim faktörlerine ek, yeni üretim faktörleri (teknoloji, nüfus, tasarruf vb.) olduğu yönünde farklı büyüme teorileri ortaya atılmıştır. Bu teorilerin başında 1950'li yıllarda R. Solow tarafından öne sürülen fiziki sermaye, işgücü ve teknolojik ilerleme farklarına bağlı olan büyüme teorisidir. Fakat bu değişkenler, bazı ülkelerin neden daha zengin bazılarının daha fakir olduklarını açıklamada yetersiz kalmıştır. Tam da bu noktada fiziki sermayenin arttırılması, teknolojik altyapının oluşturulması, üretim kapasitesinin ve verimliliğin arttırılması, vb. olayların kurumların işleyişi ile alakalı olabileceği konusu gündeme gelmiştir. Kurumların, sürdürülebilir ekonomik büyümenin sağlanmasında en büyük dişli olduğunu fark eden ülkeler kurumsal kaliteyi arttırmaya yönelik adımlar atmışlardır. Bu çalışmada ekonomi literatüründe "sosyal teknoloji" olarak ifade edilen kurumlar ve kurumların kalitelerinin ekonomik büyüme üzerindeki etkileri kurumsal iktisat perspektifinde ele alınmıştır.