Geçirdiği hastalığın ardından annesiyle birlikte dinlenmek için bir dağ kasabasına giden on iki yaşındaki Edgar, otelde yakışıklı ve genç bir Baron’la arkadaş olur. Oysa çapkın Baron aslında çocukla değil güzel annesiyle ilgilenmektedir. Kendini yetişkinliğin sınırında hisseden Edgar için Baron’la kurduğu arkadaşlık, çocukluktan çıkıp büyüklerin dünyasına adım atmak gibidir. Bu yalnız ve sağlıksız çocuk, hayaller ile gerçekler arasında gidip gelirken, annesi ile Baron da birbirlerine yakınlaşırlar. Büyük bir sır paylaştıklarını düşündüğü bu iki yetişkinden kuşkulanan ve sevgi gösterdiği kişilerin ihanetine uğradığına inanan Edgar, çocukluğun hayaller âleminden çıkıp yabancı ve bilinmez bir dünyanın eşiğinden geçecek, büyümenin sandığı kadar kolay olmadığını acı bir deneyimle öğrenecektir. Stefan Zweig’ın en etkileyici eserlerinden Yakıcı Sır, insan ruhunun zaaflarına ayna tutan mücevherlerden…
“İlk defa yetişkinlerin hayatında önemli bir şey yapmıştı. Yarı uykulu haldeyken çocuk olduğunu unutup bir kez olsun kendini yetişkin biri gibi hayal etti. Bugüne kadar hep yalnızdı ve çok az arkadaşı olmuştu. Kendisiyle fazla ilgilenmeyen anne ve babasının dışında ona sevgi ve şefkat gösteren evdeki çalışanlardı yalnızca. (…) Çocuğun yüreğinde yoğun ve yaşanmamış duygular birikmiş, onu hak edecek kişiye vermek üzere kollarını açmış bekliyordu.”