Dünya genelinde eğitim için yapılan toplam harcama tahminen üç trilyon dolar olup, yükseköğretim için yapılan yıllık harcama tahminen bir trilyon doların üzerindedir. Bir yandan hızla artan talep, diğer yandan ileri teknolojiler sayesinde bilgiye erişimin kolaylaşması ve “uluslararası beceriler” kazanmanın istihdam için büyük avantajlar sağlaması, yıllık cirosu muhtemelen yüz milyar doları aşan bir “uluslararası yükseköğretim alanı/pazarı” yaratmıştır. Dünyanın önde gelen devlet üniversiteleri ve kâr amacı gütmeyen özel üniversiteleri dahi, yükseköğretime olan talebin yüksek olduğu ülkelerde şubeler açmaktadır.
Kamu kurumu-özel kurum diye bir ayırım artık anlamını büyük ölçüde kaybetmiştir. Bunun yerini kâr amaçlı yükseköğretim kurumu-kâr amacı gütmeyen yükseköğretim kurumu şeklindeki ayırım almaktadır.
Özetle, yükseköğretim artık bir tür “küresel girişim” niteliğine bürünmüştür. Bu alanda, iyi öğrenciler, iyi öğretim üyeleri ve mali kaynaklar için büyük bir rekabet vardır; rekabetin ölçeği ise tüm yeryüzüdür.
Küresel bilgi ekonomisi Türkiye için hem fırsat hem de tehditlerle doludur. Genç nüfusu hızla artan ülkemizde, devletin en üst düzeyinden başlayarak, eğitimle görevi icabı ilgili ve eğitime ilgi duyan her kişi, saplantılarından arınarak yükseköğretimle ilgili gerçekleri görmeli ve bilgi eksikliklerini hızla gidererek, Türk milli eğitim sisteminin ve Türk yükseköğretiminin önünü açacak düzenlemelerin yapılmasına katkıda bulunmalıdır.
Prof. Dr. Kemal Gürüz’ün dünyada mevcut eğitim sistemlerini karşılaştırmalı olarak ve ayrıntılarıyla incelediği bu yapıtı, fırsatlardan en iyi şekilde yararlanmanın ve tehditleri fırsata dönüştürmenin yollarını sorguluyor. Türkiye’de eğitimde ve özellikle yükseköğretimde ihtiyaç duyulan köklü anlayış ve yaklaşım değişikliklerini tartışıyor.