Bir tarafta sarsılmaz kudretini yeryüzüne damgalamış bir dünya imparatorluğu, diğer tarafta ise sayısız kavme baş eğdirip İtil’den Tuna’ya kadar hükmeden bozkırın çocukları. Bir tarafta zekâsı ve savaşçılığıyla korkular salan “Gerçek Romalı” general, diğer tarafta ise kavimleri titreten “Tanrı’nın Kırbacı”. Bir dünya, yüzlerce kavim, onlarca krallık... Fakat hepsi iki büyük gücün gölgesi altında: Hunlar ve Romalılar. Birbirlerine uzun zamandır kılıç bileyen bu iki düşmana dünya artık dar geliyor. Ve beklenen “Büyük Savaş” yaklaşıyor.
Hun Başbuğu Attila’nın Kartaca’dan Çin’e kadar cihana hâkim olma ülküsü için, “Büyük Savaş” kaçınılmazdır. Fakat düşmanlar da onu yok etmek için en sinsi tuzaklarını kuracaktır. Yine en zor zamanda Temirkut yetişip talihin seyrini değiştirecek ve Attila’nın yüce hedeflerinin yolunda gözü kara bir fedai olacaktır.
Kılıçlar kalkıyor, atlar şahlanıyor, ordular yürüyor. Morava’dan Galya’ya kadar onlarca şehir yerle bir oluyor. Temirkut bu kez Attila’nın ve Hunların ölüm kalım mücadelesinde en zorlu vazifelere atılıyor. Esrarengiz topraklarda ölümle burun buruna geliyor.
Demir ruhlu at ve gök pusat, Attila’nın buyruğunda Roma’ya baş eğdirmek için savaşacaktır. Zafer, kıyamete kalan kurdun ruhuna bağlıdır. O ne kadar dayanırsa zafer o kadar yakın olacaktır.