Yetenekli ve ayrıksı Macar ressam Janos Lavin, Macaristan'da Sovyet destekli rejime karşı yaşanan halk ayaklanması sonunda sürüklendiği Londra'da mülteci de olsa yeni bir hayat kurmuştur. Dostlarının da gayretiyle Londra'nın gösterişli sanat ortamında ilk kişisel sergisini açar, ama aynı günlerde ortadan kaybolur. Yakın dostlarından biri, Lavin'in stüdyosunda onun günlüğünü bulunca ressamın sanat, sosyalizm ve yoldaşlık, siyaset hakkındaki düşüncelerini, iç hesaplaşmalarını, yaşama ve sanata bakışını öğrenerek bu kayboluşu aydınlatmaya çalışır. Hayatımda aldığım en kritik karar, ki o sırada epeyce sıradan bir karardı, Moskova'ya gitmek yerine Batı'ya gelmemdir. Şimdi, o kararımın arkasında yatak sadece naif değil ironik de buluyorum. Hâlâ sosyalizm için mücadele edebileceğim bir yere gitmek istemiştim. Başkalarının uğruna savaştıkları zaferin tadını çıkarmak istemiyordum, demiştir günlüğünün bir yerinde, Lavin. Zamanımızın Bir Ressamı, ressam, sanat eleştirmeni, şair ve Booker ödüllü yazar John Berger'in ilk romanı. Berger, sosyalist siyasi eğiliminin belirginleştiği bir dönemde yazdığı bu romanını, dönemin anti-komünist atmosferinde geri çekmek zorunda kalmıştı. Büyük çalkantılar sonrasında, Avrupa'da demir perdenin örüldüğü Soğuk Savaş'ın başlangıç döneminde, Londra'da yaşayan bir Macar ressamın zihninden iki farklı sanatçı anlayışını karşılaştıran, devlet sanatıyla burjuva sanatı arasında sıkışmış Janos Lavin'in hikâyesini anlatan yazar, sanatçının değerlerini de sorguluyor.