ABD’de 2008 yılında ipotekli ev kredisi sisteminin iflası ile başlayan banka krizi, kısa bir sürede genişleyerek tüm finans sektörünü içine alan bir krize dönmüştür. Binlerce işletme ve banka iflasa sürüklenip, ekonomi tamamen durmuş, işsizlik oranı ABD’nin tarihinde 1929 Birinci Dünya Krizi’nden sonra ilk defa yüzde onu aşmıştır. Bundan daha kötüsü, Amerika’da başlayan bu kriz kısa sürede dünyanın diğer gelişmiş ülkelerine de sıçramış ve dünya ekonomisi "İkinci Dünya Krizi" ne girmiştir. Bu kriz sadece dünya ekonomisini sarsmakla kalmamış, geleneksel iktisat teorisinin temellerini de sarsmıştır. Önceleri, iktisatçılar böyle bir krizin gelmekte olduğunu neden göremediler gibi sorularla başlayan eleştiriler, daha sonra geleneksel makro teorinin ne kadar gerçekçi ve ne kadar güvenilir olduğunu sorgulamaya yönelmiştir. İki dünya krizi de, geleneksel makro teorinin "finans piyasalarının daima dengede olacağını" öne süren görüşünün yanlış olduğunu göstermişti. Öyleyse geleneksel teori neden bu yanlış yoldan yürümeye devam ediyordu? Bu soru, iktisatçıları geleneksel iktisatın dayandığı temel varsayımları incelemeye yöneltti ve şaşırtıcı sonuçlara ulaştırdı. Geleneksel iktisat teorisi, gerçek dünya ile ilgisiz, soyut varsayımlara dayanıyordu ve bu yapısıyla geleneksel iktisatın gerçek dünyayı yönlendirmede güvenilir bir teorik çerçeve oluşturması olanaksızdı. O halde ne yapılması gerekiyor? Bu kitap, okuyucuyu bu soruya kadar getirmeyi amaçlıyor.