“Karısıyla aynı yastığa baş koymuş ve birliktelikte bir ömür sürmüşlerdi. Onun ölümü karşısında delirmemek ve isyan etmemek elde değildi. Bu alınyazısı yalan olmalıydı ve bir anda karısı kapıdan çıkıp gelmeliydi ve tekrar eski günlerde olduğu gibi, mutlu günlere geri dönmeliydi. “Gel karıcığım gel” diyordu, “Gel beraber olalım, eski günlerde olduğu gibi mutlu kalalım seninle” diyordu ama elinden ne gelirdi, bilmiyordu… Her sabah olduğu gibi uyanıklığın verdiği huzurla karısına “Seni Allah’a emanet ediyorum” der ve evden ayrılır, dönüşünde ona hediyeler alır, gönlünü hoş ederdi Ahmet. Bu günlerde unutulmayacak anıları olurdu. Teselliyi anılardan kalan o düğün fotoğraflarında arar ve gözyaşı dökerdi. Ahmet çok duygusaldı, çekilen o gülümseyen fotoğraflar, eski günlerin hatırasıydı artık.”