“Hayırdır! Ne var, ne olmuş, çabuk söyle?”
“Daha ne olacaktı, eğer doğruysa…”
“Ne doğrusu, ne oluyor Abuzer?”
“Seyran…”
Hüseyin Efendi sofrayı bir kenara iterek, ‘’Seyran’’ sözüne kendisi gibi merakla odaklanan eşinin gözlerine baktı:
‘’Devam et …‘’ diyerek Abuzer’e sertçe yöneldi. Hüseyin Efendi tecrübeliydi. Abuzer’deki yüz ifadesinin, Seyran’ın cesedinin bulunması ile alâkalı olmadığını sezmişti. Kötü bir şeyler vardı, ama ne?
“Evet, devam et…” dedi. Abuzer: “Birine kaçmış ve Adana’daymış!..”