Madımak
Adam, kol ve bacağını askılardan kurtararak, “Yeteeeeer, hiçbir şey görmek, işitmek istemiyorum artııııık!” diye bağırdı. Hemşi-reler kucaklayıp yatırdılar. Alnı, ter içindeydi. Derhal nöbetçi doktora haber verildi. Madımak, beyninin bir köşesinde yankılanıyordu ve hâlâ uzaklardan ülkenin kadın Başbakanı radyolardan şu anonsu yapıyordu: ”Çok şükür (Sivas’da çıkan) olaylarda, dışarıdaki halkımız bir zarar görmemiştir.” Dava sürecini BBC Türkçe, yayınlarında: “Bu olayın arkasındaki örgütlerin bulunamamış olması ve hakkında gerekli aramanın yapılmamış oluşu bizi olaydan sonra yakalanan insanlarla sınırlı bir davanın peşinde bıraktı. Bugün bu olayı yaratan örgütler bulunabilmiş değildir. Olayı yönlendirenler, tahrik edenler bulunmuş değildir. Henüz tamamlanmamış bir dava ile karşı karşıyayız” diyor. Bir başka gazete, “Yüreklerimiz Yangın Yeri” adlı araştırma kitabının yazarı Orhan T. ise, “Sivas katliamı, Cumhuriyete, demokrasiye, özgür düşünceye ve en önemlisi insanın yaşama hakkına bir saldırıydı” şeklinde veriyor olayı. Madımak, ardından Solingen, yine yürekleri dağlayan derin bir acı olarak tarihimizde kara bir leke olarak kalacaktı...