Bütün diller zamanla değişir. Sâdece değişmiş olmak için değil, ihtiyaca göre yenilenmek ve gelişmek için değişir. Türkçemizi emir-komuta zincirine tâbi imiş gibi değiştirmeye çalışanların faaliyetleri, ‘dilimize ihânettir. Yaş ağaca paslı çivi çakanlar, kedilere köpeklere işkence edenler, basın yoluyla kınanır, ayıplanır… nâdiren de cezalandırılır. Elbette doğru yapılır. Aynı hassasiyetin dilimiz için de gösterilmesi gerekir.
Kim gösterecek? Resmî ve resmî olmayan bütün kurum ve kuruluşlar… Herkes, hepimiz… Dilimiz, en önemli beka meselemizdir. Dilimizi, Türkçe’mizi kaybettiğimizde, candan aziz vatan toprakları dâhil, kaybedecek hiçbir değerimiz kalmamış demektir. Beynine kurşun sıkılmış, kalbine hançer saplanmış olsa bile dilimiz, mezara konulma durumunda değildir. Hassasiyet ve ihtimamla tedâviye ve korunmaya ihtiyacı vardır. Elbirliğiyle onu kurtarmayı başarabiliriz. Başarmalıyız.
Bu kitap, asırlar sonrasında da bu topraklarda yaşamayı ideal olarak benimsemiş herkese gönderilmiş bir dâvetiyedir.