...Baydar Özcan her ne pahasına olursa olsun barış ve ahengi tesis etmeye çalışan bir hayalperest değil, aksine şiirlerinde günümüzün gerçeklerine fazlasıyla ayna tutan bir şairdir. Yakın Doğu’daki sorunları petrol için yapılan savaşlar olarak görmektedir. Kendisi İsviçre’de etrafında sıkı bir arkadaş çevresi toplamış olmasına rağmen, yaptığı kültürel etkinliklerde gittiği her yerde yabanlığı tatmış, gittiği her yerde yabanlığı tatmış, biraz yabancı, biraz vatansız kalmış bir insanın kaderini anlatmaktadır. Bu düşünce şiirlerine sıklıkla muallakta kalma hissi kazandırmaktadır; hiçbir yerde gerçek anlamda güven yoktur, heryerde belirsizlik hakimdir. Bir şiirinde diyor ki: Sabahları akşamın karanlığında yaşamaktayım... (Önsöz: Erich Gysling)
...Baydar Özcan ist nicht einfach ein Schwärmer, der um jeden Preis Harmonie herstellen will – in seinen Gedichten reflektiert er sehr wohl die Realität der heutigen Welt. Konflikte in Nahost sieht er als Kriege um’s Erdöl. Er spricht / schreibt vom Schicksal eines Menschen, der immer wieder Fremde erfahren hat, der eigentlich überall selbst etwas fremd ist, etwas heimatlos – und dies, auch wenn er in der Schweiz einen dichten Freundeskreis um sich aufbauen konnte. Das verleiht seinen Gedichten oft etwas Schwebendes – nirgendwo scheint wirklich Verlass zu sein, überall droht Ungewissheit: Ich lebe am Morgen in der Dunkelheit des Abends, lautet eine Zeile in einem seiner Gedichte. (Aus dem Vorwort von Erich Gysling)