Kızıl Serap, aşkta sadakati arayan bir kadının hayal, hakikat çatışmasını ve mücadelesini anlatıyor. Ayten, varlıklı bir ailenin iyi eğitimli kızıdır. İstanbul´da “Şefkat Ocağı” adında bir dernekte gönüllü çalışmaktadır. Anadolu işgal altındadır. Dernek Anadolu’ya yardım etmektedir. Ayten,tek başına terzihanesini kurar. İş hayatında başarılı olur. Onurlu bir hayattır istediği... Kadını haz ve cinsel obje olarak gören anlayışın kötülüğüne uğrar. Bedri, Kazım ve Macit’le yaşadığı aşk maceralarında derin bir hayal kırıklığı yaşar. Ailesinin desteğini de kaybeder. Her şeyden vazgeçmiş ve yıkılmıştır! Bu zor günlerinde Doktor Macit ile adeta yeniden yaşama döner! İstanbul’dan Trabzon’a tutkularının peşinden gider. Güçlü kadın kimliğiyle, ait olduğu dönemin sosyo kültürel durumunu gözler önüne serer. Hayattan yalnızca vefa ve aşk bekler. Doktor Macit de hayal kırıklığına dönüşür! Bu aşk buhranları, Ayten´in hayatında adeta "kızıl bir serap"tan ibarettir. Kendisine ihanet eden tüm erkekleri, duygularını, iç çatışmalarını anlamaya çalışır.
Ayten tek bir umuda tutunur: Yasak ilişkisinden doğan Hicran´a...
“Yeşil gözlerinin birer damla zümrüt gibi parladığını gördüm. Bu yeşil gözleri, bana maziyi unutturacak kadar ümitli ve cazibeli geldi. Başımı kızımın yüzüne yaklaştırdım ve mutlak aşk aramakla geçen mazimi onun ismine gömdüm. ‘Hicran!’”