Uzak diyarların diliyle konuşuyordum sanki, söylediklerimin ne duvarlar ne de içeriden seslerini duyduğum ailem için bir anlamı vardı. Bir ahtapota sarılmak gibi bir şeydi hayıflanmalarım. Kederden, yalnızlıktan başka şey hissetmiyordum. Güneşin ilk ışıklarıyla toparlandım. Hüzünlü, korku dolu bir sabahtı. Yalanlar, peş peşe, ustaca etrafımı sarıyordu. Onları bana yaşamayı hissettirdikleri için söylüyordum. Bir an bile sevgi görmediğim bu evden gidiyordum. Kurtarıyordu beni sevgisizlik. Hürriyetime açılan yolda ilk adımı attırıyordu. İçimi dolduruyor, beni kırılgan bir mücevhere dönüştürüyordu. (…) Nihayet kusursuz bir ev kusursuz bir tanrı demek. Kusursuz bir evde kusurlu bir yaratımın işi yok. Benim işim yok.
Hastalık korkusuyla eve sığınanların, yaşamak için evden kaçmaya mecbur olanların, bir ev bir yurt ararken denize gömülenlerin, mahpusların ve barınamayanların, mülksüzlerin ve mülke çökenlerin dünyasında dört dilde sekiz yazardan “ev” anlatıları. Ev Ve, Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi olarak, Diyarbakır Edebiyat Evi, Oslo Edebiyat Evi ve Berlin Edebiyat Kollokyumu ile birlikte başlattığımız Sınırları Aşan Edebiyat programının bir ürünü. Bu kitap için, aynı konuda kaleme alınan metinlerin üslûpları, duyguları, hatta odaklarıyla birbirinden çok farklı olması çoğulluğumuzu yansıtan bir okuma deneyimi vaat ediyor. Metinlerin birbirlerine açılan kapılarından geçip, aralarındaki ortaklıkları keşfettikçe zenginleşecek bir deneyim bu.