Geleneksel (mass) medya, insan bedeninin sınırlarını ortadan kaldırdığı için elbette tanrısal bir güç telkin ediyordu. Yaratıcının takdir ettiği sınırları aşma lütfunu bahşediyordu. Tanrı kadar görünmeyeni görmek, duyulmayanı duymak, bilinmeyeni bilmek ve doğal sınırları medyatik aygıtlar aracılığı ile aşmak, medyayı yaratıcıdan daha sevimli kılmış olmalı. Çünkü bu lütfun karşılığında mass medya, teslimiyet ve sadakat dışında tüketicisinden başka hiçbir ibadet beklemedi. Dijital medya ise bedenin değil insan ruhunun uzantısı. Öteden beri “cogito” ve “geist” kavramlarıyla betimlenen insan ruhu, insani zaaflarından arındırılarak tüzel kişiliklere hamledilmişti. Tüzel kişilikler bu yolla tanrısal bir kudrete kavuşmuştu. İnsan ruhunun uzantısı olarak devreye sokulan ve tek tek insanlardan emilerek dijital medyaya aktarılan cogito ile geist, artık günümüzün en çok sevilen tanrısı. Bir zamanların helvadan tanrıları gibi. Canınız tapınmak istiyorsa tanrınız her an elinizin altında. Buyruklarını, bin bir çeşit enformasyonla iletiyor. Böyle bir fetişizme tapınmak demek; sıfır sorumluluk, sıfır risk ve sınırsız haz demek. Canınız çekerse ucundan azıcık tadına da bakabilirsiniz.