"Yüzüm bir sahne, bedenim bir sahne, bu şehir bir sahne, dünya bir sahne... Oyna Ejder, dilediğin gibi oyna!"
Meddah ve Cellat, Selahattin Nehir'in taklit, oyun, sahne, güç ve içimizde gizlenen şiddet üzerine okuruna tuttuğu "çatlaklar" içindeki bir ayna gibi; sayfalar ilerledikçe gerilimi artan, merak ettiren ve şaşırtan bir metin.
Tutkunun, hayal gücünün, aşkın ve öfkenin iç içe geçtiği bu kısa ama içeriği yoğun roman boyunca şu soruyla karşı karşıya buluyoruz kendimizi: Var olmak mı, görünür olmak mı?
Romanda tanıdık bir kent yaşamı ile Kafkaesk bir atmosfer birbirine eklenip dururken okuyucu, meddahın hem zihninde hem de hikâyelerinde simgelerle örülü bir hayal ve gerçek çatışmasının ortasında bulur kendini.
Gösteri toplumunun tutkulu bir üyesi olan Ejder kendi bilinçaltıyla "karşılaşacağı" bu “son” gösterisinden aklını kaybetmeden kurtulabilecek midir?
Yeni iletişim teknolojileri sayesinde herkesin çeşitli yöntemlerle "sahne"de olduğu çağımızda, hayal ettiği sahneye bir türlü çıkamayan Ejder'in trajik öyküsü, Meddah ve Cellat...