“Ne yapıyorsun anne?” diye sordu Mahmut. “Araştırıyorum.” “Neyi araştırıyorsun?”
“Buzdolabında ne var ne yok, onu araştırıyorum.”
Bu sırada, tak tuk sesler çıktı, bir şeyler düştü annesinin kafasına, Mahmut koştu. Buzdolabının dondurucusunu tıka basa dolduruyordu annesi, kemikli etlerle, kıymayla, daha önceden hazırlayıp poşetlere koyduğu köftelerle; semizotu, hoşaflık vişne, maya ve başka birçok şeyle daha.
Mahmut ve annesi, Memnun Memurlar Sitesi’ndeki evlerinde yaşıyorlar. Mahmut ellilerinde, hassas ve ince ruhlu bir adam. Annesi Aysel Teyze’nin yaşı seksen ama pire gibi, gözden kaçırmaya gelmez; parkta banka oturunca ayakları havada kalıyor... Sonra hastalık çıkıyor, kara bir bulut gibi çöküyor üzerlerine. Annesi gittikçe uzaklaşıyor, geride kalan boşlukta, şiddetli bir hüzün fırtınası esmeye başlıyor. Gerçeklerden kaçıyor Mahmut, başka bir dünyaya sığınıyor, tıpkı Don Kişot gibi...
Hüseyin Kıyar, Bir Şeyim Yok Anne, Ben İyiyim’de bir adamın annesine duyduğu sevgiyle dolup taşan iç dünyasına götürüyor bizi. Hüzünlü ama kahkahası bol bir anne-oğul hikâyesi anlatıyor.