Okurlarımıza Leonardo Sciascia’nın “Moro Vakası” yapıtını sunarken, 20. yüzyıl İtalya tarihinin faşizmin düşmesinden ve İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonraki bir sayfasını yeniden açıyoruz. Klişeleşmiş deyimle “ışık tutmak” için değil, tersine, karanlık noktalarını yazarımızın bakışıyla gözler önüne sermek için.
Yapıtın temelinde bunca yıldır zaman zaman yeniden alevlenen, tartışılan, hakkında seller gibi mürekkep akıtılan ve bugün hâlâ bilinmeyenlerle, karanlıklarla dolu olduğu herkesçe kabul edilen tarihsel olay bulunuyor: Savaş sonrasında, kurulduğu 1947’den beri otuz yıldır ülkeyi yönetmekte olan Hıristiyan Demokrat Parti Başkanı Aldo Moro’nun Kızıl Tugaylar olarak tanıtan bir radikal sol örgüt tarafından kaçırılıp “halk hapishanesi”nde elli beş gün süreyle tutulması, “halk mahkemesi”ne çıkarıldıktan sonra hakkında verilen “ölüm hükmü”nün uygulanarak cesedinin bir otomobilin bagajına sıkıştırılmış halde geri verilmesi. Kitap, daha sonra olayı incelemek üzere kurulan Parlamento Soruşturma Komisyonu’nda yer alacak Leonardo Sciascia’nın, sıcağı sıcağına kaleme aldığı gözlemlerini ve düşüncelerini, aydın kimliğiyle etik tavrını ve edebiyatçı kimliğiyle, Aldo Moro’nun hapsedildiği hücre evinden gönderdiği mektuplar üzerinde yaptığı inceleme ve yorumlarını içeriyor.