Yürüttüğü etnometodoloji projesini şu cümlelerle ifade ediyor Garfinkel: “Sokaktan veya uzman birinin sosyoloji yaparken ‘gerçek dünya’ya her referansı (...) gündelik hayatın organize etkinliklerine bir referanstır. Bundan ötürü, sosyolojinin temel ilkesinin toplumsal olguların nesnel gerçekliği olduğu fikrine ilişkin (bazı Durkheim’cı) yorumlarda vurgulananın aksine bu kitaptaki yazılarda, toplumsal olguların nesnel gerçekliği olarak gündelik hayatın müşterek etkinliklerinin süregelen icrası alınır; bildikleri, kullandıkları ve gerçekliğini sorgulamadıkları bu gündelik ve becerikli icra biçimlerinin sosyoloji yapan üyelerin temel bir gerçekliği olduğu düşünülür ve bu düşünce bir araştırma politikası olarak kullanılır.”
Aslında tam da bu araştırma politikasıdır, etnometodolojiye ezber bozucu veya rahatsız edici karakterini veren. Zira“sokaktan veya uzman birinin sosyoloji” yapmasından bahseder Garfinkel. “Bu ne cüret!” dediklerini duyar gibiyiz, konvansiyonel sosyolojinin tapınak şövalyelerinin. Araya girer ve hatırlatır Garfinkel: Gündelik etkinlikleri; tüm pratik amaçlara yaygınlaştırılabilir, izah edilebilir, aktarılabilir, hesap verilebilir, rapor edilebilir, yani kısacası “açıklanabilir” kılmaksa mesele, “sosyologlar kabilesinin üyelerinin” ve “sokaktaki adamın üyesi olduğu kabilenin” yöntemleri arasında önemli bir fark yoktur.
(Gündelik) olguların bu refleksivitesi pratik eylemlere, pratik koşullara ve pratik sosyolojik muhakemeye has bir özelliktir; konvansiyonel sosyolojinin “ıskaladığı” ve tam tersine etnometodolojik projenin merkezinde bulunan da bu refleksivitedir... Ezberinizin bozulmasına hazırlıklı olun!...