(1858)
Dumas, 1958 yılının Kasım ayında Kafkaslara ayak bastığında, bu coğrafya şimdiye kadar içine nüfuz edilmemiş bölgelerden birisiydi. Çok ama çok uzun zamanlardan beri Karadeniz ile Hazar denizi arasına yerleşmiş devasa dağ zincirleri içinde kalan bu geniş ve muhteşem alan, çok değişik etnik özelliklere sahip toplulukları barındırıyordu. Ermeniler, Çeçenler, Lezgiler, Tatarlar, Azeriler, Gürcüler, Ruslar ve daha birçokları… Hepsi de sürekli bir kaynaşma içerisindeydi.
Dumas bir tarentas üzerinde ve işini bilen kılavuzlarla bizi bu coğrafyanın içine çekmiş ve bilinmezlik düğümünü adım adım çözmüştür. Kasabalıların eğlenceleri ve bayramları, dağlıların saldırıları, pazar ziyaretleri, camiler ve ölüm cezalarının uygulanışları, av partileri, dini ayin alayları, kervansarayların ziyaret edilmesi gibi her adımı okuyucuyu şaşırtacak ve meraklandıracaktır.
Fakat bu yolculuk aslında sadece manzara görmek amaçlı değildir. Fark edilir ölçüde gözleme yöneliktir. Burada onun hakkaniyet ve moderniteden ne anladığına bağlı yorumları da vardır. Hepsi de bugün için bütün dikkatlerin toplandığı Kafkas toplumları ile ilgilidir. İşte 19. Yüzyılın büyük yazarlarından birisinin gözünden incelemeler ve gözlemler ile dolu büyük bir eser.