Doğadaki nesne doğrudan gözlerimizin önünde bulunmaktadır. … Biz nesneyi en kesin biçimde tanımak için adeta nesneye yürürüz. Fakat kültür nesnesi başka bir gözlemi gerektirir. O, deyim yerindeyse, bize sırtını dayamış halde bulunur. Gerçi ilk bakışta bize, diğer bütün nesnelere göre daha kolay ve güvenilir biçimde ulaşılabilir gibi gelir. Çünkü insan, Vico’nun sorduğu gibi, bizzat kendi meydana getirdiği şeyden başka neyi kolay ve mükemmel olarak bilebilir? Ve şüphesiz şimdi burada aşılması güç bir bilme engeli ortaya çıkar... Kültür yeni dilsel, sanatsal, dinsel sembolleri sürekli bir akış içinde, aralıksız nakleder. Fakat bilim ve felsefe onları anlaşılır kılmak için bu sembol dilini unsurlarına ayırmak; sentez oluşturan üretimi analitik olarak ele almak zorundadır. … Kant’ın ifadesiyle, doğa bilimi bize, "onları deneyimle tanıyabilmek için görünenleri ağır ağır okumayı" öğretir. Kültür bilimi bize, onların içinde kapalı duran içeriği anlamak, kültürü başlangıçta ortaya çıkaran yaşantıyı tekrar görülebilir kılmak için sembolleri yorumlamayı öğretir.