Senelerce önce tanıdım Fikret Akal’ı. O yıllar çok gerilerde kaldı, başlangıcı hatırlamıyorum. Lâfı olan biriydi, hep mutluluğu anlatırdı, pırıl pırıl bir yüreği vardı. Cenneti yeryüzünde kurmak isteyenlerdendi.
Sonra 12 Eylül kapıyı çaldı, infazlar başladı. Mahkemeyi kurdular, boynuna zincir, ayağına pranga taktılar, teslim olmadı Fikret Akal.
Fikret Akal’ın sonraki yılları da paramparçaydı, öncekilerden farksızdı. Hep uçurumun önündeydi. Ateşin ortasında bir hayat yaşadı. Bu yaşayışa, duvara dayanmış bir hayat da denilebilir.
İzi örtülmesin istedim, aklımda tuttuklarımı yazdım.