Müvekkili ad ve hesabına üçüncü kişilerle hukukî işlem yapma ve/veya aracılık etme işlevine sahip olan acenteler, milletlerarası ticaret hayatının vazgeçilmez unsurlarından biri hâline gelmiştir. Bu çerçevede, acenteye duyulan ihtiyaç, kanun koyucuları acente hukukunu düzenlemeye sevk etmiştir. Her ne kadar milletlerarası sözleşmelere taraf olmak suretiyle yeknesak düzenlemeler getirilmeye çalışılsa da, hukuk düzenlerinin maddî acente hukukuna ilişkin mevzuatlarındaki farklılıklar, kanunlar ihtilâfı hukukunda da bazı sorunlara yol açmaktadır. Bu açıdan çalışmamız, milletlerarası unsurlu acente ilişkisinden kaynaklanan kanunlar ihtilâfı sorunlarını incelemektedir.
Bu çalışma, üç bölümden oluşmaktadır. -Acente İlişkisine Genel Bakış- başlıklı birinci bölümde, acente ilişkisinin maddî hukuk boyutu hakkında karşılaştırmalı hukuk ve Türk hukuku bağlamında genel bilgiler verilecektir. Ancak çalışmamızın bir kanunlar ihtilâfı hukuku tezi olduğu gerçeğinden hareketle, maddî acente hukuku tüm yönleriyle ele alınmayacaktır. Kanunlar ihtilâfı hukukuyla ilgili çalışmamızın diğer iki bölümüne de ışık tutacak olan bu bölümde, acentenin milletlerarası ticaretteki rolü hakkında bilgi verildikten sonra acente ilişkisinin hukukî niteliği ve tarafları ile bu ilişki kapsamında yer alan hukukî ilişkiler hakkında açıklamada bulunulacaktır. Çalışmamızın diğer bölümlerinde ele alınacak olan acente iç ve dış ilişkisine uygulanacak hukukun uygulama alanında kalan konular da, maddî acente hukukunu ilgilendirmesi sebebiyle birinci bölümde incelenecektir. Bu bölümde son olarak, konunun milletlerarası özel hukuk bağlamında ele alınması için bir ön şart niteliği taşıyan milletlerarası unsurun, acente ilişkisindeki yansıması konusunda bilgi verilecektir.
Çalışmamızda, müvekkil ve acente arasındaki iç ilişki, acente ve üçüncü kişi arasındaki dış ilişki ile müvekkil ve üçüncü kişi arasındaki esas hukukî işlem ilişkisi, acente ilişkisiyle bağlantılı hukukî ilişkiler olarak tespit edilecek ve uygulanacak hukukun tayini de bu ayrıma göre şekillenecektir. Milletlerarası unsurlu acente iç ve dış ilişkisine uygulanacak hukukun inceleneceği çalışmamızda, temsil yetkisini haiz bir acentenin müvekkili ad ve hesabına üçüncü kişi ile yaptığı ya da temsil yetkisine sahip olmamakla birlikte aracılıkta bulunduğu esas hukukî işlemlere uygulanacak hukuk konusu ise ele alınmayacaktır. Zira her biri ayrı bir çalışma konusu olabilecek esas hukukî işlemlerin, müvekkil ve üçüncü kişi arasında akdedilebilecek sözleşmelerin çeşitliliğinden ötürü kapsam dışı bırakılması uygun görülmüştür.
-Milletlerarası Unsurlu Acente İç İlişkisine Uygulanacak Hukuk- başlığını taşıyan ikinci bölümde, ihtilâfçı metod dâhilinde, acente iç ilişkisi statüsünün tespiti konusu ele alınacaktır. Çalışmamızda, tarafların ehliyeti, iç ilişkinin şekli ve esası ayrımları çerçevesinde acente iç ilişkisinin değişik veçheleri dikkate alınarak uygulanacak hukuku tayin eden bağlama kuralları incelenecektir. Bu çerçevede, müvekkil ve acentenin ehliyeti konusu vasıflandırıldıktan sonra karşılaştırmalı hukuk ve Türk hukuku uyarınca dikkate alınacak bağlama kuralları tespit edilecektir. Aynı şekilde, acente sözleşmesi ve temsil yetkisinin şekli konusu önce vasıflandırmaya tâbi tutulacak, ardından karşılaştırmalı hukuk ve Türk hukukunda konuya ilişkin bağlama kurallarına değinilecektir.
İkinci bölümde incelenecek konulardan bir diğeri, acente iç ilişkisinin esasını idare edecek bağlama kurallarıdır. Hukuk düzenlerinde, acente iç ilişkisi ya da acente sözleşmesinin özel bir bağlama konusu olarak düzenlenmesi tercih edilmediği için, acente iç ilişkisinin esası ile ilgili ihtilâflar, temel sözleşme niteliği taşıyan acente sözleşmesine uygulanacak hukuka tâbi tutulmaktadır. Temel akit statüsüne tâbi olan acente iç ilişkisinin esası ile ilgili konular, acente sözleşmesinden doğan ihtilâflar ile temsil yetkisinden doğan ihtilâflar şeklinde ikili bir ayrım çerçevesinde irdelenecektir. Ancak konu, birinci bölümde vasıflandırıldığından, tekrardan kaçınmak adına maddî hukuk yönüyle yeniden ele alınmayacaktır. Sübjektif ve objektif bağlama kuralları çerçevesinde acente iç ilişkisinin esasına uygulanacak hukuk konusu ise, öncelikle karşılaştırmalı hukuk ve La Haye Temsil Konvansiyonu bağlamında incelenecektir. Devamında, ayrı bir başlık altında Türk hukukunda acente iç ilişkisinin esasına uygulanacak hukukun tespiti, MÖHUK bağlamında tartışılacak ve konuya ilişkin görüş, eleştiri ve önerilerimize yer verilecektir.
İkinci bölümde son olarak, acente iç ilişkisine uygulanacak hukukun bağlama kuralları aracılığıyla tayinini ve uygulanmasını engelleyen durumlar çerçevesinde, kamu düzeni müdahalesi ve doğrudan uygulanan kurallar konusu üzerinde durulacaktır.
Çalışmamızın üçüncü bölümünü oluşturan -Milletlerarası Unsurlu Acente Dış İlişkisine Uygulanacak Hukuk- başlığı altında ise, yine ihtilâfçı metod bağlamında, temsil statüsü tespit edilecektir. Kanunlar ihtilâfı hukukunun en tartışmalı konularından biri olarak kabul edilen temsil ilişkisi çerçevesinde, öncelikle kanunî temsile ve dolaylı temsile uygulanacak hukuk tayin edilmek suretiyle, bunların temsil statüsünün uygulama alanı dışında kalan temsil türleri olduğuna vurgu yapılacaktır.
Acente ilişkisinde temsil statüsünün tayin edildiği kısımda ise, kanunlar ihtilâfı hukukunda temsil statüsünün uygulama alanına dâhil edilip edilmeyeceği tartışmalı olan bazı konulara değinilecek ve temsil statüsünün uygulama alanına sokulması gereken konuların tespiti noktasında görüşümüze yer verilecektir. Bu çerçevede, temsil statüsüne tâbi tutulması gereken konular, acentenin temsil yetkisini kullanarak yaptığı bir hukukî işlemin, müvekkil ve üçüncü kişi bakımından doğrudan temsil uyarınca hüküm doğurabilmesinin şartları ve hukukî sonuçlarıyla ilgili ihtilâflar ile acentenin temsil yetkisi olmaksızın ya da mevcut yetkisini aşmak suretiyle üçüncü kişi ile muamelede bulunması durumunda acente ile üçüncü kişi arasındaki yetkisiz temsilden doğan ihtilâflar şeklinde ikili bir ayrımla açıklanacaktır. Ancak acente dış ilişkisi kapsamındaki konular birinci bölümde vasıflandırıldığından, bu bölümde yeniden ele alınmayacaktır.
Acente iç ilişkisine uygulanacak hukuka göre daha tartışmalı olan acente dış ilişkisine uygulanacak hukukun tayini, üçüncü bölümde ele alınacak konulardan bir diğeridir. Tartışmaların temelinde, özellikle temsil statüsü bakımından irade muhtariyetinin tanınıp tanınmayacağı ve objektif kriterlere göre uygulanacak hukukun tespiti hâlinde hangi bağlama noktasının tercih edileceği hususları yatmaktadır. Temsil statüsünün tayininde karşılaştırmalı hukukta genel olarak irade muhtariyeti tanınmamakla beraber, hukuk seçiminin kabul edilebilirliği ve sınırları hususu, hukuk seçimi anlaşmasına imkân tanıyan bazı millî hukuk düzenleri, La Haye Temsil Konvansiyonu ve doktrinel görüşler çerçevesinde tartışılacak ve konuya ilişkin görüşümüze yer verilmek suretiyle belirli şartlarla sınırlı olarak hukuk seçimi imkânının tanınmasının gerekliliğine vurgu yapılacaktır.
Bu bölümde ayrıca, temsil statüsünün objektif kriterlere göre belirlenmesinde önerilen bağlama noktalarının hangi gerekçelerle tercih edildiği hususunda açıklamada bulunularak görüşümüz ortaya konacaktır. Devamında ise, karşılaştırmalı hukukta ve La Haye Temsil Konvansiyonu’nda temsil statüsünün tayinine ilişkin objektif bağlama noktası tercihleri konusuna değinilecektir. Ardından, ayrı bir başlık altında Türk hukukunda temsil statüsünün tespitine ilişkin düzenleme hakkında bilgi verilecek, konuya ilişkin eleştiri ve önerilerimiz ise ayrıca açıklanacaktır.
Üçüncü bölümde son olarak, kamu düzeni müdahalesi ve doğrudan uygulanan kuralların, temsil statüsü üzerindeki etkileri konusunda değerlendirmede bulunulacaktır.
Çalışmamız, milletlerarası unsurlu acente iç ve dış ilişkisine uygulanacak hukuk çerçevesinde ele aldığımız konuların genel bir değerlendirilmesinin yapıldığı -Sonuç- kısmı ile tamamlanacaktır.