Her şeyi unutarak... On altısında gelin oluşunu... Köy okullarını, kasabanın soğuk geçen kışlarını, üzüm bağlarını, babamın, büyük şehirlere mitinglere gidip gelmediği geceleri, göl kıyılarını, çocuklarını, torunlarını, hapishane yollarını, iskelenin direklerine çarpan köpüklü dalgaları, radyo günlerini, isli el lambalarını, her geçen gün solan siyah-beyaz fotoğrafları, ekmek arası köfteleri, Kendi diktiği dut, erik ağacını, gülleri, mırıldandığı türküleri...
Doktor öyle demişti... Her gün bir şeyleri unutarak yaşayacak anneniz.