Goldbach'ın 1742'de Euler'e yazdığı mektubundan beri bir problemin çözümünü bulmak nice usta matematikçinin hayalini süslüyor: 2'DEN BÜYÜK HER ÇİFT SAYI, İKİ ASAL SAYININ TOPLAMINA EŞİTTİR. Böyle ifade edilen Goldbach Sanısı, şu anda matematikte çözümü bulunamamış en büyük (ya da kazık) problemlerden birisi olarak kabul ediliyor.
Elinizdeki romanın kahramanı olan Petros Amca da, bütün hayatını bu problemi çözmeye adıyor ve yıllar geçtikçe hem kardeşlerinden hem matematik âleminden kopup, sonunda Atina'ya yakın bir köyde münzevi bir hayata sığınıyor. Tabii arkasında matematik ile hayatın kesiştiği ahiret sorularını bırakarak: Matematikçi olunur mu, doğulur mu? Matematikte mükemmelliğe ulaşmak neden asıl olarak gençlik dinçliğini gerektirir? Dahi olmayan matematikçi unutulmaya mahkûm mudur? Matematikte neden gümüş madalya yoktur? Dahası, matematikle uğraşmak hayatı tutkulu bir biçimde yaşamaya engel midir? Kendini bir şeye adamak basitçe bir hayata tutunma çabası mıdır, yoksa yaşarken sonsuzluğa erişmeyi düşleyen bir saplantı mıdır? İnsan, kendisini ölümsüzlüğe davet eden bir maceraya gözüpek biçimde atılmalı mıdır, yoksa kendini sonsuzluk içinde unutuluşa terk edip, basit ama mesut bir hayatı mı seçmelidir?
Matematikçileri hayatın akışından kopuk, kafalarını sayılara ve formüllere takmış donuk ve can sıkıcı insanlar olarak düşünüyorsanız, sıkı durun; bu romanda hayatıyla, özverileriyle, yaratma sancılarıyla son derece tutkulu ve hırslı bir karakter, hatta kıskanç bir âşıkla karşılaşacaksınız.